İğne tutan eller azizdir

''BEHİRE'' isminin alamı; "Hayırlı ve iyiliksever, soylu kadın"dır. Bugün size anlatacağım Behire Hakkı Hanım da gerçekten adına yaraşır işler yapmıştır. Gelin Behire Hanımın öyküsüne bir göz atalım.

Behire Hakkı''nın dikiş nakışa çok fazla ilgi duyduğu 11 yaşında diktiği ilk elbiseden anlaşılır. Annesi, küçük kızının diktiği elbiseyi görünce şaşırır kalır. O günden sonra dikişe dair ne biliyorsa günbegün kızına anlatmaya başlar. Böylece nice tayyörler, bluzlar, yeldirmeler, eteklikler diken Behire Hakkı, gelinliğinin dikimini de kimselere bırakmaz.

Tabii o dönem bu durum takdir edilmez. Çünkü, yabancı terzihaneler ve ısmarlama elbiseler modadır. Pahalı kıyafetler giyen kadınlar için kendi kıyafetini dikmek bir küçüklük göstergesi, fakirlik alametidir. Behire Hakkı''ya acıyarak bakan, "Diktiğini söyleme, falanca terzihaneden aldım de" diyerek öneride bulunanlar olur. Ancak Behire Hakkı için, acınacak durumda olan kendisi değil, meziyetleri yerine ısmarlama elbisesiyle gurur duyan diğer kadınlardır.

O dönemde hayat pahalılığı yoktur, ama kadınlar bu sefer de, süren savaşların ağırlığı altında günden güne daha çok ezilmektedir. Behire Hakkı ise, "Memleketim için ne yapabilirim?" diye düşünüp durmaktadır. Başkalarına muhtaç olmayı esaret kabul eden Behire Hakkı, kadınları meslek sahibi yapmaya karar verir. En iyi bildiği konu dikiştir. 1913 yılında İstanbul''da Biçki Yurdu''nu açar, gazetelere ilan vererek kadınlara terzilik mesleğini öğreteceğini bildirir. Alınacak öğrencilerin fakir kesimden olmasına dikkat eder. Bu girişimle kadınlar fakirlikten kurtulacak, alın teriyle ekmeğini kazanacaktır. İlk aşamada yurda 25 öğrenci başvurur, daha sonra sayı 51''e çıkar, 1917''ye gelindiğinde öğrenci sayısı 366''dır.

İlk mezuniyet töreninde öğrenciler, 40 dakika içerisinde bir korsaj, bir etek ve bir manto dikerek hünerlerini sergilerler. Bu törene Maarif (Millî Eğitim) ve Ziraat (Tarım) Nazırları (bakanları)''nın katılması o dönemde Biçki Yurdu''na verilen önemi gösterir. Başarılarıyla devlet erkânının dikkatini çeken Behire Hakkı, Maarif ve Sanayi nişanına da layık görülür ve millî müessese haline gelir.

Biçki Yurdu''nu millî müessese haline getiren sadece başarısı değil, askerler için el emeği göz nuru kıyafetler dikip cepheye göndermesidir.

Kız öğrenciler, askerlerin üşümemesi için 55 bin 155 tane pamuklu mintan diker. Müdafaa-i Millîye (Millî Savunma) Cemiyeti aracılığıyla mintanları cepheye gönderir. Cemiyet mensupları, Biçki Yurdu''nun her ferdi için madalya hazırlar. Madalyaların 4 bin 500 kuruş olduğunu öğrenen hanımlar, kendi aralarında topladıkları aynı miktardaki parayı cemiyete yardım olarak gönderir. Açtıkları sergide satılan ürünlerin gelirini de buraya bağışlarlar.

Biçki Yurdu talebelerinin hayır işleri bununla sınırlı kalmaz. Çanakkale Savaşı''nda yaralanıp İstanbul''a tedavi için gelen askerleri, ziyaret ederler, topladıkları yardımları ulaştırırlar, onları rahat ettirmek için gerekli eşyaları temin ederler.

Biçki Yurdu''nun cefakâr kadınları, milli şair Mehmet Emin Yurdakul''a ilham olur ve şair, iğne tutan ellerin kılıç tutan eller kadar aziz olduğunu vurgular:

"Ey iğnem dik! Askere,

Giyecekler yetiştir. Sınırdaki erlere

Hizmet aziz bir iştir. Ey iğnem dik!

Elimde teğellenen şu gömlek,

Bir kahraman genç Türk''ün vücudunu örtecek."

Vatanın bağımsızlığı uğruna cephede mücadele eden erkekleri, cephe gerisinde yavuklu, eş, anne olarak bekleyen Türk kadınlarının konumu artık değişmiştir. Şair Yurdakul''un deyimiyle, kılıçların yanında artık iğneler de parlar.

Fakat Biçki Yurdu da savaşın acımasız yüzünden nasibini alacaktır. Bir zamanlar 366''ya çıkan öğrenci sayısı 14''e kadar düşer. Varını yoğunu ortaya koyan Behire Hakkı, yurdun kirasını ödeyemeyecek hale gelir. Yurdu ayakta tutabilmek için öğrencilerden cüzi bir ücret almaya mecbur kalır. Çok geçmeden durumu toparlamayı başarırlar, 1928''e gelindiğinde Biçki Yurdu''nun mezun sayısı 1794''e ulaşır. Beyazıt, Beşiktaş, Fatih, Üsküdar''ın ardından Ankara, İzmir, Gaziantep, Konya ve Kilis''te de Biçki Yurdu açılır. Mezunların birçoğu kendi atölyesini açar, bir kısmı evinden çalışarak geçimini sağlar.

Behire Hakkı, kadınların terzi olmasını sağlayarak hem onların ekonomik özgürlüklerini kazanmasına yardımcı olur, hem de mali açıdan buhran geçiren ülke ekonomisine katkıda bulunur.

Dönemin entelektüellerinden İffet Hanım''ın Seyyâle Dergisi için kaleme aldığı ''Beşiği Sallayan Eller Yükselecek'' makalesinde yazdığı gibi, milletin geleceği kadınların eğitimine bağlıdır ve işte Behire Hakkı''lar sayesinde beşiği sallayan eller yükselmiştir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları