'Fillere fısıldayan adam'ın yası sürüyor

2 Mart 2012''de Afrika''daki bir insanın ölümünün ardından, akıllara durgunluk veren bir olay oldu... Lawrence Anthony adında bir çevre korumacı, Afrika''da yaşadığı evde ani bir kalp krizi geçirdi ve vefat etti..

Fillerle iletişim kurabilmesiyle, kontrol edilemez derecede agresif filleri sakinleştirmesiyle bilinen Anthony, birçok filin hayatta kalmasını sağlamıştı...

Lawrence Anthony, babasından devraldığı sigortacılık ve emlak işlerindeki başarılı kariyerine rağmen aklı çocukluğunun geçtiği otlaklardaydı. Ezilen ruhu, ait olduğunu bildiği Afrika doğal hayatının çağrısına daha fazla kayıtsız kalamadı.

Güney Afrika''nın Kwazulu Natal bölgesinde çok büyük bir arazi satın alarak hobisini profesyonel işe dönüştürmeye karar verdi. Doğal park olan arazisine Zulu dilinde barış ve huzur anlamına gelen "Thula Thula" adını uygun gördü. Ne de olsa bu arazi Zuluların efsane kralı Shaka''nın bir zamanlar avlandığı yerdi. Amacı doğal hayatı korumak, bölgeyi kaçak avcılardan temizlemekti. Filler ise özel olarak ilgi alanında değildi. Ancak bir sabah telefonu çaldı ve kendisine "Fillere Fısıldayan Adam" lakabının verileceği süreci başlatan görüşme başladı. Telefonun diğer ucundaki eyalet yetkilisi; haydut fil sürüsü ile başlarının belada olduğunu, dokuz filden oluşan tehlikeli sürünün tutulduğu tüm yerlerden kaçtıklarını, bölge halkına ve ekinlerine zarar verdiklerini belirtti. Ve azılı fil çetesine son bir şans verip Thula Thula''da misafir etmesinin mümkün olup olmadığı sorusunu yöneltti. Lawrence, zorlu görevi kabul etmekten başka çaresi olmadığını biliyordu. Keza filleri kabul etmezse yok edilecekleri kesindi.

Filleri himayesine aldı. Aylarca sabır ve sevgi ile sürüyü sakinleştirmeye çalıştı. "Dişi ve 6 tonluk hayvanda istemediğiniz iki şey vardır. Öfke ve korku! Hepsi ürkmüş, zor günler geçirmişlerdi. Ama ben içlerindeki iyiliği seziyordum" diye düşündüğünü hatırlatan Lawrence, sürünün dişi lideri Nana''ya odaklanmaya karar verdi. "Aşağıdaki çite inerdim her sabah, Nana''ya buradan ayrılmaması için yalvarırdım. Sesimi ve vücut dilimi anladığını düşünüyordum. Ve Nana bir sabah, çitleri kırmaya çalışmak yerine hortumunu çitlerin arasından bana doğru uzattı. O anda bana dokunmak istediğini anladım. Bu bir dönüm noktasıydı." İlişkilerindeki güven artık sağlanmıştı. Gururlu Nana bir erkek bebek dünyaya getirdiğinde savanadan geri dönüp yavru fili, dedesi Lawrence ile tanıştırdı.

2003 yılına gelindiğinde Lawrence Anthony, savaşın yerle bir ettiği Bağdat Hayvanat Bahçesi''ndeki canlıları kurtarma operasyonu ile dünya kamuoyunun gündemindeydi. Bombardıman altındaki hayvanların kafeslerinde açlıktan ve susuzluktan ölme fikri içini kemiren bir kâbustu. Yetkililere defalarca ulaşmaya çalıştı ancak konu kimsenin umurunda değildi. Kuveyt-Irak sınırından, içi veteriner malzemelerini depoladığı arabası ile savaş alanına girdi.

Al Zawra Hayvanat Bahçesi''ne ulaştığında kâbuslar evini aratmayan görüntülere şahit oldu. Açlıktan ve susuzluktan ölmüş hayvanların üzerindeki sinek bulutları, her yerde başıboş gezen babunlar, maymunlar, papağanlar, aslanlar, ayılar, kaplanlar... Uzun zaman önce anavatanlarından koparılıp savaşın ortasında travmatik, aç, susuz şekilde yaşama tutunmaya çalışan canlıları kurtarmak için Irak''ta altı ay kaldı ve bu zaman içinde hayvanat bahçesinin kaderini değiştirdi. Birleşmiş Milletler''in Dünya Günü''nde cesareti ve çabalarından dolayı madalyaya layık görüldü. Los Angeles menşeili bir film stüdyosu "Bağdat Hayvanat Bahçesi kurtarma operasyonu" konulu film yapmak istediklerini kendisine ilettiklerinde, sakallarını ovuşturarak "Filmde kendisine fiziksel olarak çok benzediğini düşündüğü Brad Pitt''in oynamasını önerdiğini" söyledi.

Vahşi hayatı korumaya adanan kalbi, 2012 yılının mart ayında aniden durdu. Ertesi sabah, otlakların üzerinde asılı duran sisin arasından usulca beliren gölgelere eşlik eden çalı çıtırtıları duyuldu.

Şaşırtıcı olan olay ise, Anthony''nin ölümünden 12 saat sonra yaşanıyordu... Evine, kurtardığı fillerden bir grup tek sıra halinde yürüyerek geliyordu. Bir yılı aşkın süredir ortalarda görünmeyen iki ayrı fil sürüsü, onları mutlak ölümden kurtaran dostlarına son görevlerini yerine getirmek için evin etrafında hizaya giriyorlardı.

Tek sıra halinde gerçekleştirdikleri 12 saatlik yolculuk göz önüne alındığında, "Fillere Fısıldayan Adam"ın kalbinin durduğu anı hissedip yola çıkmış olmalıydılar. Bir gün içerisinde başka bir yerden bir fil sürüsü daha geldi, onların da kat ettiği mesafeye bakıldığında, yola Lawrence Anthony''nin öldüğü an çıktığı anlaşıldı... Bu iki fil sürüsü, kendilerine bakan, iletişim kurabildikleri, sevdikleri insanın ölümüne yas tutmaya gelmişlerdi... Anthony''nin öldüğünü nasıl anladıkları bir soru işareti, ama aynı zamanda da gelişleri, kalbin enerji iletişiminin tür farkı gözetmeksizin, çok geniş bir alana yayıldığının da kanıtı...

Çiftlik evinin etrafında iki gün boyunca yas tutup, dev gökkuşağının eşlik ettiği bir gün batımında geldikleri gibi uçsuz bucaksız savanaya doğru sessizce gözden kayboldular. Kadim dostlarının bugüne kadarki her ölüm yıldönümünde de Thula Thula''yı ziyaret etmeyi asla unutmadılar.

Filler, ölüme yas tutan ender hayvanlardan biridir... Ölü fil gördüklerinde kendi gruplarından olsun olmasın, yas tutar, bedeni açıkta kaldıysa üzerini dallarla ve yapraklarla örterler...

Muhteşem hafızaları vardır, yapılan iyiliği de kötülüğü de unutmazlar. 60-70 yıl ortalama ömürleri vardır. Sürülere dişi fil öncülük eder. Tecrübelerini ve bilgeliğini genç nesillere aktaramadan ölen dişi fil, kocaman bir sürüyü savunmasız ve aciz bırakır. Günümüzde insanlarda bile az rastlanan saygı, sevgi ve vefa duygularına sonuna kadar bağlı kalırlar.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları