Ezo Gelin ve Suriyeliler

Bugünlerde Suriye''den gelen göçmenlerin konusu gündemi bir hayli meşgul ediyor. Ben de bu konunun etkisiyle seyrettiğim bir filmden, "Ezo Gelin" filminden söz etmek istiyorum.

Ezo Gelin, Feyzi Tuna''nın yönettiği 1973 yapımı bir Türk filmi. Konusu kısaca şöyle: Ezo, yaşadığı köyde herkesin hayran olduğu güzeller güzeli genç bir kız. Aynı köyde yaşayan, kendisi gibi saf ve iyi niyetli biri olan Ali''yle evlendirilen Ezo, buna rağmen köy ağası Reşat''ın peşinden koşmasını engelleyemez. Ben filmi yeni izledim, ama filmin ilk gösterim tarihi 1973 yılı. Görüntü yönetmenliğini Cahit Engin''in yaptığı, senaryosunu Orhan Elmas''ın yazdığı, yapımcılığını Memduh Ün''ün üstlendiği filmin müziğini de Abdullah Nail Bayşu bestelemiş. Dönemine baktığınızda normal bir Yeşilçam filmi. Ancak günümüze uyarladığınızda etkilenmemek mümkün değil.

Ben de ekilendim ve Ezo Gelin''in hayatını merak etim. Gelin isterseniz birlikte bir göz atalım:

Asıl adı Zöhre olan Ezo Gelin, 1909''da Gaziantep''in Oğuzeli ilçesinin Uruş köyünde doğar. Babası, Bozgeyikli oymağından Emir Dede, anası Elif''tir.

Anlatanlar, Ezo''nun güzelliğini nereye koyacaklarını bilemezler. Derler ki öylesine güzelmiş ki Ezo, görenler iki yanağına birer elma oturtulmuş sanırlarmış... Öyle güzelmiş ki Ezo, bakanlar bakmaya kıyamazlarmış... Öyle güzelmiş ki bir yaz günü kapısını çalıp bir kap ayran isteyen gurbetçi bir çerçi, Ezo''nun güzelliği karşısında şaşalayıp Ezo''nun uzattığı ayran tasını yere düşürüp kırmış... Öyle güzelmiş ki Ezo, gülümseyerek bakmasıyla düşmanları barıştırırmış... Öylesine güzelmiş ki Ezo, olursa o kadar olurmuş...

Ezo''nun güzelliği, söyleyen dillere söylence olurken, Barak ovasında bir genç adamın adı da dillerde dolaşır olmuş. Komşu Beledin köyünden, Şitto diye bilinen Hanefi''nin bağlaması, akarsulara "Siz şırıldamayın, ben şırıldayım", sesi de bülbüllere "Siz şakımayın, ben şakıyayım" diyen cinstenmiş. Tekmil Barak ovasında düğünler kambersiz oluyor da Şitto Hanefi''siz olmuyormuş. O sıralar Hanefi otuz, aya "Sen doğma ben doğayım" diyen güzeller güzeli Ezo da yirmi yaşlarındaymış.

Gün o ki, Uruş köyünde Hacı Mamuş''un düğünü olurmuş. Düğüne, Ezo ve Şitto da davet edilmişler elbet. Düğünde tüm gözler gelini unutup güzeller güzeli Ezo''yu izlemiş. Bu hayranlar arasında Şitto da varmış. Sonunda olanlar olmuş, Şitto; Ezo''ya gönlünü kaptırmış. Şitto Hanefi''nin gönlüyle kafası aynı telden "Ezo!.. Ezo!.." diye ses vermeye başlamış. Bu nedenle, Ezo''ya dünür yollamış. Hanefi, ala ala "Düşünelim" cevabı almış. Şitto''nun doğru dürüst bir göz de olsa evi bile yoktu; ama yüreğinde kocaman bir Ezo vardı. Eşin dostun araya girmesiyle, Ezo, Şitto''ya çatıldı. Şitto Ezo''yu almasına karşılık, Ezo''nun ağabeyi Zeynel''e de halası Hazik''i verecekti.

Güzün ortanca ayında iki düğün birden kuruldu. Şitto''yla Ezo''nun düğünü Beledin Köyü''nde, Zeynel''le Hazik''in düğünü Uruş''ta yapıldı. Zurna öttü, davul vuruldu... İki köyde iki mutlu yuva kuruldu... Şitto ile Ezo, mutlu bir yaşam sürdürüyordu. Ağızlarının tadı yerindeydi... Gel gelelim, mutlulukları göze geldi. Aralarına arabozucular girdi. Yemediler içmediler, dedikodu yaptılar. Atalarımız "Söz taşıma, taş taşı" demiş; ama bazı kendini bilmezler söz taşıdılar. Hatta kendileri söz uydurup getirdiler, götürdüler... Bir harman sonu evlenmişlerdi; ikinci harman sonuna dek birlikte yaşayamadı Şitto ile Ezo. Şitto öykülerini bir cümlede özetler: "Kötü talih, geç buldum; tez yitirdim..." Ezo, Şitto''dan ayrıldıktan sonra altı yıl evlenmedi. Yörenin ağızbirliği etmişçesine anlattıklarına göre Ezo, bu süre içinde daha bir serpildi, daha bir güzelleşti. Öyle ki görenin gözü kalırdı. Genç yaşlı, zengin fakir, nice talibi çıktı Ezo''nun. Her talibi, tek tüy isteyen Hz. Süleyman''ın önünde tüm tüylerini döküverdiği söylenen yarasa gibi neyi var neyi yoksa önüne seriyorlardı. Ezo, tam altı yıl, evlenme önerilerini geri çevirdi. Sonunda, ailesinin de ısrarı üzerine, kendisine genç kızlığından beri talip olan teyze oğlu Memey''le evlenmeyi kabu etti.

Türkmen oymağından olan Memey, Suriye''nin Carablus ilçesinin Türkiye sınırına yakın Kozbaş köyünde oturuyordu. Ezo, 1936 yılının güzünde, Uruş''tan Kozbaş''a gelin gitti. Ezo''yla Memey''in iki kızları oldu. İlki, fazla yaşamadan öldü; diğer kızlarının adını Celile koydular.

Ezo''nun, ikinci kocasıyla geçimi yerindeydi. Ne var ki gurbet denilen bir ateş yüreğini yakıyordu. Türk köylüsü "Çalının ardı gurbet" der. Ezo da, Kozbaş''tan Türkiye''yi, Uruş''u görüyordu. Hatta ara sıra doğduğu köye gidip geliyordu; ama bunlar özlemini azaltmıyor, pekiştiriyor ve dayanılmaz hale getiriyordu. Yakınları onun "Vara öleyim, tek yurdumda kalaydım" dediğini anlatırlar. Ezo bir de "Göreceksiniz, gurbetlik beni öldürecek" der ve öldüğünde, köyünü görecek bir yere gömülmesini dilerdi. Dediği de oldu. Suriye''ye gidişinin yirminci yılında, 1956 güzünde, Ezo yatağa düştü. Hastalığının ince hastalık olduğunu, herkes gibi kendisi de biliyordu. Ezo, kızı Celile''yi yatağının başından ayırmak istemiyordu. Ecelle kavil gününün gelip çattığını anlıyor, tek avuntuyu güzel kızı Celile''de buluyordu. Ve Ezo Gelin, güz yağmurlarının düştüğü bir cuma, yatsı vakti son soluğunu soludu. Eşi ve yakınları, vasiyetini dikkate alarak onu, ara sıra tepesine çıkıp yaşlı gözlerle Türkiye''yi seyrettiği Bozhöyük''ün en yüksek noktasına gömdüler. Mezarı 1999 yılında çok sevdiği vatanına Türkiye''ye getirildi. 2013''te, Ezo Gelin''in kızı Celile Bozgeyik 9 çocuğundan 6''sı ve torunlarıyla birlikte iç savaş yaşanan Suriye''den Gaziantep''e geldi.

Ezo Gelin pek çok filme, dizi filme konu olduğu gibi, pek çok türkü ve şarkıya da konu oldu. Bunlardan en popüler olanı Bozlak tarzında söylenen "Ezo Gelin" uzun havasıdır. Bunun da sözleri şöyledir:

Ezo gelin benim olsan Seni vermezdim feleğe

Gelin Ezo''m feleğe feleğe

Güzel yosmam başın i?çin olsun Salma beni dileğe dileğe Anası huri hatun olmuş da Kızı da benzer meleğe meleğe

Neneyle gelin Ezo''m Dertli Ezo''m neneyle neneyle

Çık da Suriye dağlarına da Bize ordan el eyle el eyle Gel sıladan ayrılalım gel gel

Gel bahtı karalım gel gel oy oy

Ezo gelin çık da Suriye dağlarının

Başına gelin Ezo''m başına yâr yâr

Güneş vursun kemerinin kaşına yâr yâr

Bize ey kınayanların da

Ayrılık gelsin başına yâr yâr

Neneyle gelin Ezo''m

Dertli Ezo''m neneyle neneyle ey

Çık da Suriye dağlarına da

Bize ordan el eyle el eyle ey Gel sıladan ayrılalım gel gel

Gel bahtı karalım gel gel oy oy

Çık da Suriye dağlarına da

Bize ordan el eyle el eyle ey

Gel sıladan ayrılalım gel gel

Gel bahtı karalım gel gel oy oy

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları