Enver Paşa'nın suratına elindeki eldivenle vurdu

Yusuf İzzeddin, Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz''in henüz şehzade iken 10 Ekim 1857 günü Dolmabahçe Sarayı''nda doğan oğludur. Osmanlı hanedanı mensubu. Yusuf İzzeddin Efendi, beklenmedik bir şekilde öldüğünde Osmanlı Hanedanı''nın en büyük erkek çocuğu olarak veliaht sıfatını taşıyordu.

Şehzade Yusuf İzzettin''in annesi Dürrinev Başkadınefendi''ydi. Doğduğunda amcası Abdülmecid padişah olarak hüküm sürüyordu. Babası Abdülaziz gibi şehzadelerin tahta çıkana kadar çocuk sahibi olmamaları kuralı geçerliydi. Yusuf İzzeddin Efendi bu kurala aykırı olarak doğdu. Bu nedenle babasının tahta çıktığı 1861 yılına kadar dört yıl boyunca varlığı gizlendi. 10 yaşındayken babasıyla birlikte Avrupa gezisine katıldı. 14 yaşındayken 1 Eylül 1871 tarihinde babası Sultan Abdülaziz tarafından Müşir (Mareşal) rütbesiyle Hassa Ordusu Komutanlığı''na atandı ve bu görevini Ocak 1873''e kadar sürdürdü. 19 yaşındayken babası Abdülaziz tahttan indirildi ve kısa bir süre sonra makasla bilekleri kesilmiş olarak ölü bulundu. İntihar mı cinayet mi olduğu bugün bile hâlâ tartışmalı bu ölümden sonra, genç yaşta babasız kaldı.

Babasının ölümünden sonra amcaoğulları V. Murad ve II. Abdülhamid tahta çıktı. Babasının feci ölümüne şahit olmuştu. Sultan Hamid, kendisine sahip çıktı. 1909''da Sultan Reşad tahta çıkınca, en yaşlı şehzade sıfatıyla veliahtı. Bu vesileyle defalarca yabancı devlet adamları ile görüştü. Kayzer''in 3. ziyaretinde kendisine refakat etti. Yurt dışında çeşitli törenlerde veliaht sıfatıyla Osmanlı Devleti''ni temsil etti. 1910 yılında Birleşik Krallık (İngiltere) Kralı VII. Edward''ın cenaze, 1911 yılında da V. George''un taç giyme törenlerinde devleti temsil etti.

Bu temaslar sırasında Dünya siyaseti hakkında bilgisini arttırdı. O zamana kadar veliaht gözden uzak yaşadığı için, Meşrutiyet devrinin veliahdı bir anda ön plana çıktı. Artık doğan çocuklara onun ismi veriliyordu. Vaktiyle çok sevilen "padişah-ı şehid"in oğlu olması da bu sempatiyi arttırıyordu.

1911''deki Avrupa seyahatinde, İtalyanların Trablusgarp üzerindeki niyetlerini anlayıp bu hususta harekete geçilmesini hükümete teklif etti. Ancak bu teklifi ilgi görmedi. Ayrıca kimsenin anlamadığı Almanların Marne mağlubiyetinin Dünya Savaşı''nın neticesini tayin ettiğine dair açıklaması, şehzadenin politik görüşünün göstergesidir.

Şehzade, içyüzünü çabuk çözdüğü İttihatçıların şiddetli muhalifi oldu. Bu yüzden Dünya Savaşı''na karşı olduğunu açıkça söylerdi. Çanakkale cephesindeki bir teftişte, askerin perişan halini görünce, Enver Paşa ile münakaşa eti. Tartışma, şehzadenin maiyetindeki Reşid Paşa''ya göre, yorgunluk ve hastalık nedeniyle savaşa tahammülü kalmayıp geri çekilen bazı askerlere, Enver Paşa''nın ''asker kaçağı'' muamelesi yaparak, "ateş emri" vermesi yüzünden koptu. Şehzade, Enver Paşa''yı azarladı; elindeki eldivenle de suratına vurdu. Gururu kırılan Enver Paşa, o esnada bir şey yapamadıysa da, şehzadeyi mimledi. Şehzade, Naciye Sultan ile evlendiğinden beri nefret ettiği Enver Paşa''nın, ülkeyi felakete sürüklediğini hemen herkese söylemekten çekinmiyordu.

Birinci Dünya Savaşı yılları sırasında artık İttihat ve Terakki''nin izlediği siyasete tamamen ayrı düşmüştü. Enver Paşa''yı da sertçe eleştirmekten çekinmiyordu. Hükûmet işleriyle de yakından ilgileniyordu. Hükümetten ayrı olarak barış görüşmeleri yaptığı söyleniyordu. Sultan Reşad''ın hastalığı, muhalif veliahdın tahta geçme ihtimalini arttırınca, İttihatçı iktidarın paçalarını tutuştrdu. 1 Şubat 1916 tarihinde Yusuf İzzeddin Efendi, Zincirlikuyu''daki köşkünde yattığı yatağında bileği kesilmiş bir şekilde ölü bulundu. İddiaya göre; kendisini kanser hastası zanneden şehzade, bu psikolojiyle, taht''tan uzaklaştırılacağı evhamına kapılmış; babası Sultan Aziz gibi o da bileğini keserek intihar etmişti. Babasının intihar ettiğini ısrarla savunanlar, veliahdın intiharına da bunu en kuvvetli delil olarak ileri sürdüler.

Bu nedenle Jön Türk tarihçileri tarafından hakkında devamlı ''ölümden korkan, nevrastenik, kibirli ve antipatik bir şahsiyet'' tablosu çizildi. Aslında onun yaşadıklarıyla evhamlı olmamak da mümkün değildi. Çünkü kendilerine açıktan açığa muhalefet eden veliahda karşı İttihatçılar da sert tavır takınmışlardı. Zaten hanedanı sıkı kontrol altında tutuyorlardı. Şehzadenin maaşını yarıya düşürüp, yakın maiyetini de İttihatçı yanlılarıyla doldurmuşlardı.

İttihatçıların kendisi hakkında iyi düşünmediğini bilen veliaht, bu yüzden denizden saldırının kolay olduğunu düşündüğü saraydaki dairesinde değil; Zincirlikuyu köşkünde oturmayı tercih ediyordu.

Olay, Rumi takvimle 19 Ocak (1 Şubat) 1916 gecesi Zincirlikuyu köşkünde yaşandı. O gün cariyelerden birinin doğumu nedeniyle kadınlar kısmında eğlence vardı. Öncesinde bu hanımlardan yakınlarını kabul eden ve onlara neşe içinde muamele eden şehzade, dairesine çekilmişti. Bir ara yoklamak üzere şehzadenin dairesine giden Dilsaz Kalfa, kendisini sol bileği kesilmiş, ama yorganı usturuplu bir şekilde çenesine kadar çekilmiş halde buldu. Masanın üzerinde tamamlanmamış resmi evraklar duruyordu. Soğuk bir kış günü olmasına rağmen pencereler sonuna kadar açıktı. Odanın eşyası darmadağın edilmişti. Yerler ve duvarlar kana bulanmıştı. Ancak, yorganın üzerinde bir damla bile kan yoktu.

Katillerin, bahçeden girdiği anlaşılıyordu. Bu işe dahil olduğu iddia edilen Habeşli Haremağası Beşir''e, köşkten atıldıktan sonra Enver Paşa iyi bir maaş bağlayacaktı. Ne tesadüf ki, şehzadenin özel doktorlarından hiç biri de o gün ortada yoktu. Bunlar yetişene kadar şehzade çoktan can vermişti.

Hepsi birer İttihatçı olan doktorlar, ''aklî dengesini kaybederek intihar'' ettiğine dair rapor verdiler. Buna karşılık Leyla Hanım, "Teyzezâdem, aklıselim sahibi, usturuplu, vakur bir zât idi. Son günlerde pek kederli idi; ama bunun sebebi harb yüzünden memleketin uğradığı fena vaziyet idi".

Sonradan İttihatçıların paşa yaptığı özel Doktor Celâl İsmail, şehzadenin kanser sebebiyle tahta çıkamayacağından korkarak ruhî bunalıma düştüğünü iddia edecekti. Teyzekızı Leyla Hanım ise bu konuda ısrar ediyordu "Şehzadede ruhî buhran, hatta keyifsizlik bile yoktu. Bazı rahatsızlıkları vardı, ama bunlar onun gibi birini intihara sevk edecek şeyler değildi. Bundan başka dini bütün bir insandı. İntihar etmesi için zayıf tabiatlı ve iradesiz biri olması lâzım gelirdi. ''Beni aynı rahmetli pederim gibi katledecekler. Sebebi katlim Enver olacak'' derdi".

Ölüm nedeni intihara bağlı kan kaybı olarak kabul edilse de, İttihatçıların onu öldürttüğü şüphesi de gündemi zorladı. Kaderin garip cilvesi sıradaki veliaht da İttihatçılarla hiç anlaşamayan Mehmet Vahdettin''di. Prof Dr. İlber Ortaylı müttefik Almanya''nın da veliahttın ölümüyle ilgili şüpheliler arasında olduğunu söyler. Çünkü veliaht savaştan çekilmek ve İtilaf Devletleri ile müstakil bir anlaşma yapmaktan söz etmekteydi. Prof. Dr. Ortaylı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu''nun son imparatoru VI. Karl''ın bu gibi bir talebi sonrasında Almanya tarafından özür dilemek zorunda bırakılmasını örnek gösterir.

Veliaht Yusuf İzzeddin Efendi''nin nâşı, II. Mahmut Türbesi''ne, babası Abdülaziz''in yanına törenle defnedildi. Girit''teki Osmanlı dönemine ait İzzeddin Kalesi de veliaht Yusuf İzzeddin Efendi''nin adını taşır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları