Atalarının toprağını asla unutmadı

Göçlerin, göçmenlerin sıkça söz edildiği günümüzde sizlere William Saroyan''dan söz etmek istiyorum. Saroyan, 1964''de atalarının yaşamış ve göç etmiş olduğu Bitlis''i tanımaya Türkiye''ye geldi. Türk asıllı diyebileceğimiz "büyük yazar"ın gezisi ilk olarak Fikret Otyam''ın kaleminden duyuruldu. Bunun üzerine "Benim Adım Aram (My Name is Aram)" isimli kitabı ülkemizde popüler oldu.

Ardından 1981 yılında öldüğünde ismi bir daha gazetelere düştü. Öykülerindeki hüzün, mizah, tiplemeler bir hayli ilgi çekiciydi. William Saroyan yeni bir yaşam kurmak için göç etmiş insanların taa kendi içlerinde debelenip, itişip kakışan çatışmalarını anlatır. Özlemler, inkârlar, kopuşlar, kopamayışların acıları; hepsi birden yazdığı basit diyalogların, çocuk gözlemlerinin arkasına saklanır, yüreğimizi dağlar.

Bugün sizin bile dağarcığınızın karanlık köşelerinde, ağzınızdaki lezzetlerde, genzinizdeki koku zerrelerinde, kulağınızdaki tınılarda, dilinizdeki ifadelerde, yaşama bakışınızda, nedenini çözemediğiniz özlemlerinizde, burnunuzun sızıntısında, karnınızın hani o ismi konulamayan derin ağrısında; o hiç görmediğiniz, bilmediğiniz, terk edilmiş, yetim yurt çığlık atar. Bugün dünyanın her yerini şekillendiren renklendiren seslendiren de bu çığlık sesidir.

Bilesiniz ki, kimi bazı ailelerde çocuklar doğdukları andan itibaren bir gün doğdukları yerden gidebileceklerini bilirler. Kimse onlara bunu söylemez. Hatta ima bile etmez. Ama bilirler işte.

Bazı ailelerde de çocuklar bilmezler, düşünmezler bu olasılığı. Bir anda da karşılaşırlar bu "zorunlu göç" travmasıyla. İşte Saroyan bu gerçekle beklenmedik bir biçimde yüzleşmiş depresyonlu bir toplumda gurbette büyümüştü. Bütün ömrünü yurt dışında geçirmişti, ama buralarda pek tanınmasa da sapına kadar buraların insanıydı. Bunu da şu kelimelerle dile getiriyordu: "Doğum yerim Kaliforniya - Resno. Ama ben babalarımın ülkesini unutamadım.

Birinin ülkesi neresidir ki? Dünyanın üzerindeki belirli bir toprak parçası mıdır? Oradaki nehirler midir? Göller midir? Oradaki gökyüzü müdür? Orada ayın doğuşu mudur? Ya da güneşin? Bir insanın memleketi ağaçlar mıdır, bağlar mıdır, çimenler midir, kuşlar mıdır, kayalar mıdır, yazın ve kışın dağlar mıdır? Oradaki hayvanların ritmi midir? Kulübeler, evler, şehirlerdeki sokaklar, masalar ve iskemleler, içilen çay ve konuşulanlar mıdır? Yazın sıcakta dallarında olgunlaşan şeftaliler midir? Yoksa toprağın altında yatan ölüler midir?

Benim kendimle ilgili hiç şansım yoktu ki, dünyanın bu köşesinde dünyaya geliverdim işte."

William Saroyan tartışmasız ilhamını bu ülkeden almış 20. yüzyılın en büyük yazarlarından biridir. Onun gibi büyük yazarlar basit diyalogların satır aralarında dev anlamlar gizlemeyi bilen dehalardır. Onlar çarpıcı öykülerini okuyucuların kafalarının içinde yazarlar.

Saroyan''ın söylemiş olduğu bir sözü daha paylaşayım;

"Eninde sonunda bugün ebedidir, dün halen bugündür ve yarın da şimdiden bugündür. O yüzden derin nefes almayı öğrenmeye çalışmalı, yediğin zaman; tam anlamıyla yediğinin tadını çıkarmalı, uyuduğun zaman da tam uyuyabilmeli. Bütünüyle, bütün gücünle canlı kalabilmeli ve öyle bir kahkaha atmalı ki cehennemden bile duyulmalı..."

William Saroyan, Ermeni asıllı Amerikalı roman, hikaye ve tiyatro yazarıydı. 1940''ta Pulitzer Drama Ödülü''nü kazandı ve 1943''te İnsan Komedisi (The Human Comedy) filmiyle en iyi senaryo dalında Oscar Ödülü kazandı. Yapımcı kuruluş, 240 sayfalık ön senaryoyu reddettiği için, senaryosunu aynı isimle, İnsan Komedisi başlığıyla bir roman olarak yazdı.

William Saroyan 31 Ağustos 1908''de Fresno''da doğdu. Ailesi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Bitlis''ten Amerika Birleşik Devletleri''ne göç etmiş Ermenilerden Armenak ve Takuhi Saroyan''dı. Babası, New York''a 1905 yılında gitmiş ve orada bir Ermeni kiliselerinde vâiz olarak çalışmıştı.

İlk öyküsü, 1933 yılında Story dergisinde yayınlandı. 1934 yılında Random House yayınevi tarafından Uçan Trapezdeki Genç ve Cesur Adam ve Diğer Hikayeler (The Daring Young Man on the Flying Trapeze and Other Stories) başlıklı kitabı yayınlandı ve o yılın en çok satan öykü kitabı oldu. 1940 tarihli Benim Adım Aram (My Name is Aram), bir delikanlı ile göçmen ailesinin renkli hayatı hakkındaydı. Birçok dile çevrilen bu kitap, uluslararası şöhrete ulaştı.

Saroyan hayatı boyunca altmışı aşkın kitap, öykü, oyun ve roman yazdı. Düzyazıda kendine özgü bir tarz yarattı. Akıcı, konuşur gibi, coşku dolu bu tarz kendi adıyla "Saroyanesque" olarak anılır oldu. Kendisinin de söylediği gibi, Saroyan, öykülerinde tek bir şeyi anlatır: insanı.

Yazarken içten ve yalındır. Onun eserlerinde süslü tabirler, söz oyunları aramak boşunadır. Öykünün bütünü ve konu esastır.

William Saroyan, klasik tabirle hızlı bir hayat yaşadı. 1964 yılında dünyayı ve bu arada gazeteci Fikret Otyam ile beraber ata yurdu Bitlis''i gezdi, evlendi, boşandı, sonra aynı kadınla tekrar evlendi, sonra yine boşandı. 18 Mayıs 1981 tarihinde doğduğu yerde öldüğü zaman adı Amerikan edebiyatının en iyi kısa öykü yazarları arasına çoktan yazılmıştı bile. UNESCO 2008 yılını Saroyan Yılı ilan etti. Köklerine ve atalarının kültürüne bağlılığıyla, Saroyan, daha 1935''te Avrupa gezisinin bir durağı olarak Sovyet Ermenistanı''nı ziyaret etti.

William Saroyan, 72 yaşında prostat kanserinden Fresno''da öldü. Küllerinin yarısı Kaliforniya''da, geri kalanı ise Erivan''da besteci Aram Haçaturyan, ressam Martiros Saryan ve film yönetmeni Sergei Paracanov gibi sanatçıların yanına Komitas Mezarlığı''na bırakıldı.

Türkiye''de basılan bazı eserlerini şöyle sıralayabiliriz:

*Amerika''dan Bitlis''e William Saroyan (İnceleme)

*İnsanlık Komedisi (Roman)

*Ödlekler Cesurdur (Öykü)

*Paris-Fresno Güncesi 1967-1968 Ölüm Dirim ve Aya Kaçış (Günce)

*Yetmiş Bin Süryani (Öykü)

*Yüreğim Dağlardadır - Yaşamak Vakti (Oyun)

Pek çok oyuna ima atmış olan William Saroyan''ın Türkiye''de sahnelenen ilk ve tek oyunu, ''Hayatı Yaşamak'' Türkçe adıyla 2006-2007 sezonunda Kemal Başar''ın uyarlaması ve rejisiyle Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen ''Time Of Your Life''ıdır. Dekor tasarımını Murat Gülmez, kostüm tasarımını Funda Çebi, ışık tasarımını Seyhun Ayaş''ın yaptığı eserin önemli rollerini Aykut Ünal, Selçuk Özdoğan, Aslı Kılan, Bilal Gürdere, Yener Turan oynadılar. Eser Savaş Başar''a adanmıştı.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları