Almanya'ya gönderilen şehit çocuklarının kaderi

Ardı arkası kesilmeyen Balkan Savaşı ardından Birinci Dünya Savaşı dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu, her alanda zor duruma düşmüş, bu arada da binlerce çocuk yetim kalmıştı.

1917 yılına gelindiğinde bu çocuklara kaynak bulunamıyordu. Yetimler Yurdu (Darüleytam), 20 bini aşkın yetim çocuk, cephede ölümüne savaş, mali sıkıntı, yiyecek kıtlığı, kitlesel hastalıklar vb… nedenlerle kapatılır ve yetimler ortada kalır.

Babaları şehit düşmüş yetim çocuklar, Osmanlı''ya fazla gelir. Bu konuda Almanya ile görüşülür. Almanya''nın da bedava işgücü ihtiyacı vardır. 14- 16 yaşlarındaki 314 Türkçocuğu, karın tokluğuna yerin altındaki maden taş ve kömür ocaklarında çalışırken akciğer hastalıklarına yakalanarak ölür. Kaç tane çocuğun tünellerde, moloz, göçük altında kalarak öldüğü bilinmiyor.

Oysa Babı Âli, bu çocukları "meslek öğrenip iyi para alarak çalışacaksınız" diye göndermişti. İnsanlık dışı bu anlaşma gizleniyordu. Ancak Almanya, Osmanlı Devleti''ne "çocuklar kaçıyor, anlaşmayı bozuyor" diyerek gerisin geri gönderince foyaları ortaya çıktı. Oysa gönderecek 10 bin çocuk hazırda bekliyordu.

Osmanlı Devleti yetim çocuklar yerine, bu sefer de daha küçük yaşlarda Anadolu''dan topladığı arkası aranmayacak köy çocuklarını Almanya''ya gönderecek, böylece verdikleri sözü yerine getirecekti.

O nedenle daha Kurtuluş Savaşı sürerken başında Gazi Mustafa Kemal Paşa''nın bulunduğu Ankara''daki Milli Hükümet, adına "Gürbüz Çocuk Ordusu" verdiği grubu kurarak; onları giydirip doyurur... eğitir… okutur... vatana millete hayırlı evlat olmasını sağlar. Böylece yetimhanelere sahip çıkılır. Saray''ın kaynak bulamayıp kapattığı Darüleytamların yerine Himaye-i Eftal Cemiyeti bu çocuklara sahip çıkar. Gelin bunun gelişimine de gözatalım:

Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti, tüzüğünde amaçlarını şu şekilde sıralar: "Cemiyet evvela şehit çocuklarıyla, harp malullerinin ve harp felaketzedelerinin çocuklarıyla iştigal (ilgi gsterir) eder" ve "Cemiyet, bunun haricinde alelumum etfalin (bütün çoculaın) himayesine ait hususat ile meşgul olur" diyerek açıklamaktadır. Cemiyet öncelikle şehit yetimleriyle meşgul olacağını belirtmekle birlikte, ülkenin bütün çocuklarını himaye edecek geniş bir hizmet anlayışıyla çalışmıştır.

Bu yönüyle çocuğa, anneye ve aileye yönelik hizmetler sunan cemiyet, amaçlarını gerçekleştirmek için; eğitim ve sağlık hizmeti sunarak, bebek ölümleriyle ve salgın hastalıklarla mücadele etti, savaşlarla kırılan Türk nüfusun artışına katkıda bulundu. Çocuk himayesi kapsamında; hem çocuk hem de ailenin himayesini benimseyen Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti, çocuk davasını milli bir mesele olarak ele aldı, çocuk himayesini anne karnında başlattı.

Yirmi liralık küçük bütçesi ve kuruluş yıllarındaki kıt imkanlarıyla işe başlayan cemiyet, yardımseverlerin de katkılarıyla kısa sürede kendi müesseselerini kurmayı ve kendini idare edebilecek güce ulaşmayı başardı. Dr. Mehmet Fuad (Umay) Bey''in başkanlığında idare edilen cemiyet, ticaret ve siyasetle uğraşmayan ve sadece gelir getirmesi amacıyla kendisine maddi ve manevi zarar vermeyecek nitelikteki bazı işletmeleri kurma ve işletme hakkına sahip kılındı.

Ülkenin geleceği olan çocukları bedeni ve ruhi gürbüzlükte yetiştirmeye çalışan cemiyet, kurulduğu günden itibaren hamiliğini kabul eden Mustafa Kemal Atatürk; "ulusun, ulus gençlerinin, çocuklarının sağlıkları, sağlamlıkları, gürbüzlükleri üzerine düştüğümüz çok gerekli bir işi" üstlenerek devletin sosyal hizmetlerine destek verdiğini de vurguladı. Cemiyetin sosyal hizmetleriyle "…hastalar, zayıflar, özürlüler gibi özgürlüklerinden tam anlamıyla yararlanamayan bir kısım vatandaşlara da bir yaşam sağlamak zorunluğundadır. Bu gibi görevleri sosyal yardım kurumları yapar. Sosyal yardım kurumları fazlasıyla gereklidir" diyen Mustafa Kemal Atatürk, cemiyetin "kıymetkar ve feyizkar mesaisinde muvaffak olmasını" temenni etmiştir. Cemiyet''in faaliyetlerine destek ve ilgisini sürekli tutan Mustafa Kemal Atatürk, düzenlenen etkinliklere katıldı, yurt gezileri sırasında korunmaya muhtaç çocukların barındırıldıkları yurtları ziyaret etti, hatta bazı yetim ve kimsesiz çocukları manevi evlat edindi veya onlara eğitim olanağı sağladı.

1934 yılının son aylarında dildeki sadeleşme akımının da etkisiyle Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti, Çocuk Esirgeme Kurumu adını aldı. Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti''nden Çocuk Esirgeme Kurumu''na geçiş genel anlamda bir isim değişikliği olup, çalışma, amaç ve hizmetler yine her zamanki anlayış ve uygulamalarla devam etti. Kurum''da, 1935 sonrası Türkiye''de ve dünyada yaşanan çeşitli siyasi, sosyo-kültürel ve ekonomik gelişmeler karşısında bazı düzenleme ve yapılanmalara gidildi. Çocuk Esirgeme Kurumu''nda devletin sosyal hizmet faaliyetlerindeki rolünü 1960''lı yıllardan itibaren daha etkin hale getirmek amacıyla kol teşkilatları oluşturuldu.

Çocuk Esirgeme Kurumu, 1935 sonrası dönemde gelir sağlamak amacıyla, Ankara''da Kavacık Suyu İşletmesi''ni açtı ve Kıbrıs pulları bastırdı. Çocuğa yönelik çalışmaları sürdüren Kurum, 1940''lı yıllarda İstanbul Serseri ve Satıcı Çocuklar Projesini, 1943 yılında hazırlanan Çocuk Yuvaları Talimatnamesi Taslağını, 1962''de Barış Gönüllüleri uygulamasını, 1964''de Gönüllü Ablalar Projesini ve Kısa Pantolon Karikatür Yarışmaları''nı düzenledi. Kurum, anne ve çocuğa yönelik eğitim, kültür ve sağlık bilgisi içerikli yayınlarına devam ederek, kurulduğu dönemden beri yayınladığı kitaplarına yenilerini ekledi, süreli yayınlarını da arttırdı. Bu bağlamda Kurum''un 1926 tarihinden itibaren aylık olarak yayınladığı ve çocuk yetiştirenler için bir tür çocuk büyütme rehberi olan Gürbüz Türk Çocuğu adlı dergisi 1936''da Çocuk adıyla yayınlanmaya başlamıştı. Kurum, Mart 1944''den itibaren Türk Kadını, Ana ve 1953''den itibaren Çocuk ve Yuva isimli aylık dergileri yayınladı.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları