Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Rüzgar Hasan Kalkan

Rüzgar Hasan Kalkan

DİJİTAL İMGELER

Görsel Haz ile Sinemaya Bakış

Laura Mulvey, “Görsel Haz ve Anlatı Sineması” (1975) adlı makalesinde toplumda yer alan eril bakışın filmlerde nasıl kullanıldığını psikanalizi kullanarak anlamaya çalışır. Teknolojinin gelişmesiyle ‘alternatif sinema’nın ortaya çıkabileceğinden bahsederek Hollywood sinema stilinin büyüsünü görsel hazzın ustaca ve tatmin edici biçimde yönlendirilmesinde ve erotik olanı egemen ataerkil düzenin diline kodlamasında bulur.

Makalede “ Burada psikanalitik kuram, ataerkil toplumun bilinçdışının film biçimini nasıl yapılaştırdığını göstermek üzere politik bir silah olarak benimsendi.” ifadesiyle açıklar.

Ataerkil bilinçdışının biçimlenmesinde kadının çifte işlevini; hadım edilme tehdidinin simgesi ve çocuğunu simgesel için büyütme şeklinde açıklar. Kadınlar toplumda anlam yapıcı değil, anlam taşıyıcısı olduğunu, sinemanın sunduğu hazlardan biri olan skopofili’yi (scopophilia; gözetlemecilik) Freud’dan örnek vererek açıklar. Diğeri izleyicinin kendi benzerini tanıması ve bununla büyülenmesi yoluyla egonun perdedeki nesneyle özdeşleşmesidir. (Lacan’a başvurur.)

Sinemada skopofilinin kullanımını şöyle açıklar: ‘Sinema, esasen var olan haz verici bakma arzusunu tatmin eder ama daha da öteye giderek skopofiliyi, kendi narsistik yönü içinde geliştirir. Anadamar film uylaşımları, dikkati insan bedenine odaklar. Ölçek, uzam, öyküler, hepsi, antropomorfiktir (antropomorphic: insanbiçimci). Burada, merak ve bakma isteği, benzerlik ve tanımanın çekiciliğiyle iç içe girer: insan yüzü, insan gövdesi, insan bedeniyle çevre arasındaki ilişki, kişinin dünyadaki görünür varlığı.’

Sinemayı tanımlayan, bakışın yeri, onu değiştirme ve ortaya koyma olanağıdır. Bu, sinemayı, kendi voyoristik potansiyel biçimiyle striptizden, tiyatrodan, şovdan vb. oldukça farklı kılan şeydir. Bir kadının bakıla-sılığını aydınlatmanın çok ötesine geçerek sinema, kadına temaşa olarak nasıl bakılacağının yolunu inşa etmektedir. Geleneksel filmlere ve onların sağladığı hazza karşı çıkmadan önce, sinemasal kodların ve onların biçimlendirici dışsal yapılarla ilişkilerinin kırılmış olması gerekir.

Sinemayla bağlantılı olan üç faklı bakış vardır: filmleştirmeye (profilmic) yatkın olayları kaydeden kameranınki, bitmiş ürünü seyreden izleyicininki, perde yanılsamasındaki karakterlerin birbirine bakışları. Anlatısal filmin uzlaşımları bunların ilk ikisini yalanlar ve üçüncüye bağımlı kılar, bunun bilinçli amacı, daima araya giren kameranın varlığını tasfiye etmek ve izleyicideki uzaklaştırıcı bir farkındalığı önlemek olmuştur. Bu iki eksiklik olmaksızın (kaydetme sürecinin maddi varlığı, izleyicinin eleştirel okuyuşu) kurmaca drama gerçekliği, aşikârlığı ve doğru olanı başaramaz.

Geleneksel film uzlaşımlarının yekpare birikimine karşı ilk darbe (zaten radikal filmcilerce üstlenilmiştir) kameranın bakışını zaman ve uzamdaki kendi maddeselliğine; izleyicinin bakışını diyalektiğe ve tutkulu bir bağımsızlığa ulaştırmaktır.

İmgesi çalınmış ve kullanılmış olan kadınlar, geleneksel film biçiminin çöküşüne duygusal pişmanlıktan daha başka bir şey duyamazlar.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları